Çocuk ve Ergene İstismar
Çocuk ve Ergene İstismar
Ülkemizde hatta dünya ülkelerinde en çok engellenmeye çalışılan üzerinde ve takip edilen ama ne yazık ki çok bilinçli olunamayan ve çalışmaların yetersiz kaldığı bir konudur.
Kötü davranış veya istismar
- Bedensel
- Duygusal
- Cinsel
olmak üzere üç şekilde incelenir.
Bedensel İstismar
Bedensel istismar çocuğun ve gencin anne-babası ve diğer yetişkinler tarafından bedensel olarak örselenmedir.
Bu örselenmeden doğan bedensel zedelenme, örselenmenin süresi ve örselenen çocuğun yaşı, fiziksel istismarın yol açacağı zararları belirlemektedir.
Fiziksel istismar yetişkin tarafından yapılan sürekli ve sistemli bir davranış. Fena muamele devamlı yapılırsa bu fiziksel istismardır.
Fiziksel istismar çocuğu veya ergeni duygusal olarak da etkiler. Bu etki yetişkinlik döneminde de devam eder.
İstismara uğrayan çocuk veya ergenin yetişkinlik döneminde bu etki şu şekillerde görülebilir:
- Suça yönelen davranışlar
- Antisosyal davranışlar
- Saldırganlık
- Kendi çocuklarına yönelik şiddet
Anne babaların ve öğretmenlerin çocuklarla olan ilişkilerinde bedensel ceza kullanmaları hemen her toplumda görülen evrensel bi davranıştır.
Türk toplumunda
- Başarısızlık gösterme
- Boyun eğmeme
- Söz dinlememe
gibi durumlar karşısında yetişkinler fiziksel cezalara başvurur.
Türkiye’de fiziksel istismar ile ilgili çalışmalar oldukça azdır.
Bilir ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada 4-12 yaş arasında ki 16.000 çocuğun annelerinden elde edilen bilgilere dayanılarak ülkemizde fiziksel ve duygusal olarak örselenen çocuk ve gençlerin oranı belirlenmeye çalışılmıştır.
Tan tarafından yazılan makalede ise öğretmen dayağı üzerinde durulmuştur. Bu konudaki çalışmalara dikkat çekilerek Türk toplumunda şiddet ve saldırganlık içeren davranışların yandaş bulmasına neden olduğu belirtilmiştir.
15-22 yaşları arasında 295 genç üzerinde bedensel istismar konusunda yapılan çalışmada anne-babaları ayrı yaşayanların daha çok istismara uğradıkları belirlenmiştir (Kulaksızoğlu, 1993). Başka kaynaklarda da tek ebeveynli ailelerde daha yüksek oranda bedensel istismar ve ihmal davranışlarının görüldüğü saptanmıştır. Aynı zamanda anne-babaları boşanmış çocuk ve gençlerin daha fazla saldırgan davranış sergiledikleri gözlenmiştir.
- Ailede kardeş sayısı arttıkça veya mekan daraldıkça fiziksel istismar da artmaktadır.
- Yoksulluk ailede stresi artıran bir faktördür ve stres de ailede şiddeti arttırır.
- Yapılan çalışmalara göre erkek çocuklar ve ergenler tahmin edilenin aksine kız çocukları ve ergenlerinden daha fazla şiddete,bedensel istismara, maruz kalmışlardır.
- Bedensel sakatlığı olan çocuk ve ergenlerin de sağlıklı bireylerden daha fazla bedensel istismara maruz kaldıkları gözlenmiştir.
- Çocuğun bakımından hoşlanmama,
- Ebeveynin duygularını kontrol edememesi,
- Çocuğun ebeveyne duyduğu bağımlılık ihtiyacından ebeveynin memnun olmaması
çocuğunu istismar eden anne-baba özelliklerindendir.
5 yaşın altındaki çocuklarla 15-17 yaşlarındaki ergenlerin fiziksel istismar için daha çok risk taşıdığını söylemek mümkündür. Çünkü 5 yaş ve altı çocuklar anne bakımına daha çok muhtaçtırlar ve anneleriyle daha çok zaman geçirirler. 15-17 yaşlarındaki ergenler ise ebeveynlerinden bağımsız olma, belirli bi kimlik oluşturma doğrultusunda yeni haklar talep ettiklerinden ebeveynleri ve okuldaki öğretmenleriyle sürtüşme içindedir. Bu yüzden fiziksel istismara maruz kalabilirler.
Bedensel cezalandırma fiziksel istismar olmasına rağmen Türk kültüründe çocukların dayakla terbiye edilmesi kabul gören bir yetiştirme biçimidir.
- Kızını dövmeyen dizini döver
- Oğlunu dövmeyen böğrünü döver
- Dayak cennetten çıkmadır.
- Annenin vurduğu yerde gül biter.
- Eti senin kemiği benim.
gibi sözler toplumumuzda dayağın nasıl yaygın kabul görmüş bir istismar türü olduğunu gözler önüne serer.
Duygusal İstismar
En yaygın istismar biçimidir.
Fiziksel ve cinsel istismar aynı zamanda duygusal istismara sebep olur.
Çocuk ve ergene duygularını rencide edecek şekilde davranmak duygusal istismardır. Çocuk ve ergenin kendisini olumlu biçimde algılamasını değerlendirmesini ve geliştirmesini engelleyici her türlü olumsuz uyaranı kullanma, duygusal bakımdan kötü muamele yapmak anlamına gelir.
Duygusal istismara neden olan davranışlar çoğunlukla çocuk ve ergenin ebeveynleri ve çevresindeki yetişkinler tarafından yapılır.
Bu davranışlar arasında
- Reddetme
- Aşağılama
- Yalnız bırakma
- Korkutma
- Suça yöneltme
- Duygusal bakımdan ihtiyaçlarını karşılamama
- Sık eleştirme
- Çocuk ve ergenin yaşının üzerinde sorumluluklar bekleme
- Kardeşler arasında ayrım yapma
- Değer vermeme
- Küçük düşürme
- Lakap takma
- Aşırı baskı, otorite kurma
davranışları sıralanabilir
Duygusal istismara uğrayan ergenler :
- Kendilerini olumsuz algılama
- Bağımlı kişilik geliştirme
- Huzursuz, gergin ve kaygılı olma
- Aileden uzaklaşma
- Uyumsuz ve saldırgan tepkiler gösterme
- İçe dönme
- Değersiz hissetme
gibi duygular geliştirdikleri gözlemlenmiştir.
-Anne-baba kendi beklentisine uygun davranmayan ergenlere karşı bir yaptırım aracı olarak
- sevgi ve ilgiden yoksun bırakma,
- soğuk davranma veya yoğun biçimde eleştirme
gibi gencin duygularını rencide edici biçimde davranması karşısında ergenler anne-babalarının taleplerine rıza göstererek beklentilere uyan ve bağımlı bir kişilik oluşturabilirler.
-Çocuk ve gençlerin aile bireylerinden gelen bu olumsuz tutumlar karşısında onlara yönelik öfke ve kızgınlık duyguları beslemesi ve pasif saldırganlık geliştirmesi gösterecekleri olası tepkilerdendir.
Ergenin vücut organlarının yapısı ve işleyişi ve cinsel organlarının işlevi ile ilgili olarak yakışık almayan kötü ve çirkin benzetmeler yapma, ergenin kendi bedenini, vücut organlarının ve cinsel organlarının yapı ve işlevini olumlu algılama konusunda zorluklar yaratır ve olumlu benlik algısı geliştirmesini engeller. Bu tür davranışlarla karşılaşan gençlerin duyguları zedelenir.
- Lise öğrencileriyle yapılan bir çalışmada da tek çocuk olarak büyüyen çocukların kardeşi olan çocuklara göre daha fazla duygusal istismara maruz kaldıkları gözlenmiştir.
Cinsel İstismar
Cinsel istismar, kız veya erkek çocuk ve gençlerin yetişkinler tarafından cinsel bir uyaran olarak algılanması ve kendi cinsel ihtiyaçlarının bir aracı olarak muamele görmeleridir.
Telefonla veya yüz yüze müstehcen konuşma, açık saçık hikayeler anlatma, pornografik resim gösterme, teşhir, sözlü sataşma, sarkıntılık yapma ve cinsel ilişki kurma, ergenin maruz kalacağı başlıca cinsel istismar davranışlarıdır.
Bu türlü durumlarla karşı karşıya kalan ergenler sıkılma, utanma, korku ve huzursuzluğun yanı sıra öfke, kızgınlık ve çaresizlik duyguları hissetmesi doğaldır.
Yetişkinlerden dokunma veya sarkıntılık yolu ile cinsel tacize maruz kalan genç erkekler cinsel kimlik oluşturma sürecinde bocalayabilir ve eşcinsel olma kaygısı taşıyabilirler.
Bu davranışları yapanlar aile içinde ergenin en yakınları veya bir yabancı olabilir. Suçlular ve mağdurlar erkek veya kadın olabilirler, ancak mağdurlar arasında kızların oranı erkeklerden fazladır.
Ensest ilişki mağdurda en kalıcı ve olumsuz etkiler bırakan istismar türüdür. Bazı araştırmalara göre ana- baba veya onların yerini tutan kişilerce ensest ilişkiye maruz kaldıklarını bildirenler çeşitli araştırmalara katılan kadınların %1-2’sini oluşturmaktadır (kutchinsky, 1991).
Tecavüze uğrayan çocuk ve ergenler duygusal açıdan ağır bir şok yaşayacak ve değersiz hissedeceklerdir.
İsteği dışında bu eyleme itilmekten ötürü kendilerini çaresiz ve aciz hissetmeleri ve cinsel bakımdan zedelendikleri için sapan cinsel davranışlar göstermeleri mümkündür.
Cinsel saldırıya maruz kalan çocuk yada ergen bunu önleyemediği için veya buna neden olduğunu düşündüğü için suçluluk duygusu taşırlar ve kendilerini olumsuz algılarlar.
Yakınları tarafından buna maruz kalanlar ise ihanete uğrama duygusu taşırlar.
Çocuğu ve Ergeni İhmal Etme
İhmal ve istismar birbirinden çok kesin çizgilerle ayrılamayan iki davranış biçimidir. İhmal yetişkinin unutkanlık ve bilgisizlik sonucu çocuk veya ergeni muhtemel tehlikelere karşı korumamalarını veya barındırma, besleme, koruma ve benzeri temel yükümlülüklerini yerine getirmemelerini ifade eden bir davranış biçimidir. Ancak bazı durumlarda ihmal edilmiş çocuk ve gençler bundan ağır biçimde zarar görmektedirler.
Anne- baba ve sorumlu yetişkinlerin çocuk ve gence yönelik sorumluluklarını önemsemeyerek yerine getirmemeleri ihmalden çok, bir kötü muamele olarak ele alınmalıdır.
Çocuk ve Ergen İstismarını Önleme
Çocuk ve gençlere yönelik istismarların önlenmesi için anne-babaların, öğretmenlerin ve diğer yetişkinlerin hangi davranışların istismar niteliği taşıdığı konusunda bilgilendirilmeleri gerekir.
Çocuk ve gencin istismarı yaygın ve üzerine ciddi olarak eğilinmesi gereken bir sorun olarak görülmediği için bu konuda mağdurların hakkını arayan ayrı bir yasa çıkarılmamıştır. Bununla beraber Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu, Çocuk Mahkemeleri Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve Is Kanunu nda çocukların istismarını önlemek için yasa maddeleri bulunmaktadır. Bu yasaların ülkemizde çocuk ve gençlerin istismarını önlemeye yönelik yeterli hükümler taşıdığına işaret edilmektedir
Ancak ilgili yasa maddelerine göre hüküm giyerek mahkum olan istismarcı yetişkinlerin sayısının oldukça az olduğu görülmektedir. 1983 yılında çıkarılan 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu ile 0-18 yaşları arasındaki korunmaya muhtaç çocuk ve gençler Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na bağlanan Yetiştirme Yurtlarında bakım ve koruma altına alınmaktadırlar. Ama bu kurumlar çoğu kere bu görevi üstlenmek yerine, maddi imkansızlıklar yüzünden anne ve babası tarafından bakılamayan çocukların bırakıldığı yatılı bakım kurumları konumuna getirilmişlerdir. Aileler tarafından sadece parasal nedenlerle kuruma bırakılanların ailelerine geri verilmeleri, gerekirse bu tür ailelere belediyelerin sosyal yardımlaşma fonundan para aktarma yolu ile desteklenmesi gerekmektedir.
İstismarı Önceden Kestirme
İstismarın ciddi boyutlara ulaştığı bazı gelişmiş ülkelerde, potansiyel olarak çocuklarını istismar edebilecek özellikler taşıyan ‘’riskli’’ aileleri belirlemek, önlem alma ve engellemenin en etkin yollarından birisidir.
Bulunan bir tarama ölçeğinde, aileye ait aşağıda belirtilen niteliklerin çocuklarını istismar edip etmediklerini anlamada anlamlı bir ayırt edici değeri olduğu bulunmuştur:
- Anne ve babanın aşırı kaygılı, ilgisiz ve hoşgörüsüz olması.
- Aile içinde şiddetin kullanılır olması.
- Ailede işsizliğin olması.
- Çocuğun erken doğması veya doğum ağırlığının düşük olması.
- Anne babanın da kendi çocukluklarında istismar edilmiş olması.
- Anne babanın birinin veya her ikisinin üvey olması veya evde beraber oturan başka bir kişinin olması.
- Anne- babanın ayrılmış olması veya tek ebeveynle yaşama.
- Doğumda annenin 21 yaşından küçük olması.
- Anne-babanın ruh sağlığının bozuk olması, alkol veya uyuşturucu bağımlısı olması.
- Doğum sonrasında bebeğin 24 saatten uzun süre annesinden ayrı kalması.
- Doğumlar arasında 18 ay veya daha az zaman olması.
- Bebeğin özürlü doğması.
Yukarda sıralanan nitelikler çocuk istismarının olduğu ve olmadığını ailelerde yapılan karşılaştırmalı çalışmalarla belirlenmiştir.