Obsesif Kompulsif Ve Ünlüler
Obsesif Kompulsif Ve Ünlüler
Murat Boz
En büyük takıntısı Elma… Boz, elma görünce yemeden duramıyor. Gördüğü her elmayı yemek ihtiyacı hisseden şarkıcı, bir elmayı görüp yiyememesi durumunda güzünden yaşlar geldiğini belirtiyor. En zor onlarını ise konserlerinde hayranları tarafından sahneye atılan elmalar yüzünden yaşadığını ifade ediyor.
CEM YILMAZ
Gösteriye çıkmadan önce mutlaka kulisindeki kanepede şekerleme yapıyor. Böylece enerji depoladığına inanıyor.
MAZHAR ALANSON
Her yurtdışı seyahatinde mutlaka peruk alıyor. Evinde yaklaşık 200 adet peruğu var.
Lady Gaga
İçkisini asla kendi doldurmuyor Lady Gaga yanında her zaman bardağına içki dolduracak birini bulunduruyor, zira kendi kendine içki doldurmanın kötü şans getireceğine inanıyor
MADONNA
Madonna’nın en büyük korkusu DNA’sı. DNA sının çalınmasından korktuğu için bir sterilizasyon ekibini sürekli yanında dolaştırıyor.
Cameron Diaz
Muhtemelen Hollywood’un en takıntılı ünlüsüdür. Titizliğe o kadar takmıştır ki asla kapı tokmağı elleyemez. Evde ellerini bir çok kez yıkar ve kapı tokmağına dokunmamak için dirseğini kullanır. Bunu ‘miktoplardan korkuyorum, başka insanların dokunduklarına dokunamam’ şeklinde açıklıyor.
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Hüseyin Rahmi Gürpınar ise eldivenleri olmadan çıkmazmış sokağa. 50 yıl, dört mevsim eldivenle dolaşmış. Bunun nedeni ise, Gürpınar’ın hastalık korkusuymuş. Yazarın bir başka garip yönü de, tığ ile örgü örmekti. Avrupa‘dan örgü modelleri getiriyor ve ördüğü takkeleri evde giyerdi.
Gürpınar, temizlik hastasıydı. insanlarla el sıkışmaktan ya da öpüşmekten hoşlanmadığını evdeki kapı kollarını bile entarisinin eteğiyle tutarak açardı
yazmaktan sıkıldığı zaman mutfağa inip erik reçeli ve dondurma yapardı.
Bernard Shaw
Evinin bahçesine yaptırdığı bir kulübede yazmış tüm eserlerini.
Alexandre Dumas
Yeni elbiseler giyip, bir de yakasına bir çiçek taktıktan sonra başlarmış yazmaya. Romanını bitirmeden evden çıkmamak için ayakkabılarını ve çalışma odasının anahtarını hizmetçisine verirmiş
Tevfik Fikret
Dört mevsim buzlu su içer ve sokağa şemsiyesiz çıkmazmış. Şemsiyeyi, göz göze gelmek, karşılaşmak istemediği kişilerden kaçmak için kullanırmış
Tolstoy‘u çok sevdiğinden, onun gömleklerine benzer gömlekler giyermiş. Arkadaşlarından hep sağ tarafında yürümelerini isterdi, sebebi sorulduğunda, kalbinin üzerini gösterip, ‘orada Nazime var’ (eşi) dermiş.
“Sefiller” ve “Notre Dame’ın Kamburu” gibi başyapıtların efsane yazarı Victor Hugo’nun da beğenilme takıntısı vardı. Yaşlanma etkilerini yavaşlatmak, vücudunu diri tutmak için her sabah buzlu suyla yıkanır, sesi güzel çıksın diye çiğ yumurta içerdi. Kötü görünmekten korkan yazar; her zaman şık giyinir, her gün ama her gün berbere gidip saçını düzelttirir, dakikalarca aynada kendini izlerdi.